Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) “Başka Bir Sağlık Sistemi Mümkün” başlıklı 14 Mart Tıp Haftası programı kapsamında “Sağlık Emek Gücü Çalıştayı” 8 Şubat 2025 günü Mersin Tabip Odası’nda yapıldı. Çalıştaya TTB Merkez Konseyi üyeleri Dr. Ali Kanatlı, Dr. Ali Karakoç, Dr. Ayşegül Ateş Tarla ve Dr. Mehmet Şerif Demir; tabip odalarının yönetici ve üyeleri ile sağlık emek-meslek örgütlerini temsilcilerinden oluşan 70 kişi katıldı.
Çalıştay, TTB Merkez Konseyi ve Mersin Tabip Odası Yönetim Kurulu adına kısa açılış konuşmaları ile başladı. Daha sonra çalıştayın amacı ve düzenleme kurulunun hazırlıkları aktarıldı.
Çalıştayın ilk oturumunda Dr. Mehmet Zencir, “Sağlık Emek Gücü Verileri ve Sağlıkta Emek Rejimi” başlıklı bir sunum yaptı. Dünyadaki ve Türkiye’deki sağlık emek gücü istihdam politikalarının geçmiş ve gelecek projeksiyonlarını değerlendiren Zencir, özellikle Sağlıkta Dönüşüm Programı ile birlikte kamuda ve özel sektörde inşa edilen otoriter çalışma rejimini irdeledi. Hizmet üretimi, hizmetlerin finansmanı, tıp/sağlık alanındaki reformlar ve toplam kalite yönetimi, yalın üretim, maliyet etkinlik-verimlilik ve performans uygulamalarının bütünlüklü ele alınması gerektiğini vurgulayan Zencir; tüm bu sürecin sonunda sağlık emekçilerinin aşırı ve uzun süreli çalıştığını, mesleki özerkliğin tamamen kaybolduğunu ve vasıfsızlaşan bir sağlık emeğinin ortaya çıktığını kaydetti. Dönüşüm sürecinde cunta rejimleri ile yerleşen neoliberal politikaların ve devlet zorunun önemine de dikkat çeken Zencir, çıkışın ise ancak kapitalist tıbbın toptan reddine dayalı bir program ile mümkün olabileceğinin altını çizdi.
Dr. Mihriban Yıldırım, “Sağlık Alanında Yeni Dinamikler” başlıklı sunumunda sağlıkta neoliberal dönüşümün kalıcılaştığını ve sağlık emekçileri ile hizmet alanlar için yıkıcı sonuçlar doğduğunu ifade etti. Sağlığın metalaştırılmasına ve emeğin güvencesizleştirilmesine karşı mevcut hakları korumaya yönelik geçmiş dönem mücadelelere atıf yapan Yıldırım; sistemin meşrulaştırma kapasitesinin sınırına dayanması sonucu baskıya dayalı bir yönetim anlayışına geçildiğini dile getirdi ve prim borcu olanların sağlık hizmetine erişememesine dönük düzenlemeyi işaret etti. Sağlık emekçilerinin proleterleşmesi, güvencesizleşmesi, mesleğine yabancılaşması sorunlarının adım adım derinleştiğini söyleyen Yıldırım, sağlık emekçisi sayısının kontrolsüz artırılmasına ve yedek işgücü yaratılmasına bağlı olarak emeğin niteliğinin düştüğünü, bu vasıfsızlaşmanın sağlık emekçilerine mal edilmemesi gerektiğini belirtti. Eğitim ve mesleki donanım yetersizliğinin denetlenebilirliği artırdığını, sınıf içi parçalanmışlığın ise ortak mücadeleyi zorlaştırdığını da sözlerine ekleyen Yıldırım; son olarak meslek sendikacılığının geçmişteki sınıfsal pozisyonlara duyulan özlemle hareket etmesini eleştirdi, değişen emek yapısına uygun yeni örgütlenme modellerinin yaratılması gerektiğini vurguladı.
Mücadele dinamiklerinin konuşulduğu forum bölümünde Dr. Çetin Erdolu tarafından bir anahtar sunum yapıldı. Özellikle 2011-2014 döneminde örgütlenen Sağlık Hakkı Meclisleri’nin rolünü, yaygınlığını ve mücadeleye kattıklarını anlatan Erdolu; işyerlerinden başlayarak kent geneline ve ardından ulusal satha yayılan, alanın tüm bileşenlerini demokratik yöntemlerle içine alan, karar süreçlerinin etkinleştirilebildiği bir hattın gerekliliğini vurguladı. Bu yapıların emekçilere cesaret verdiğini ve yerellerdeki çok sayıda kazanıma olanak sağladığını kaydeden Erdolu, teknik altyapısı da dahil olmak üzere işyeri meclislerinin çerçevesini paylaştı.
Anahtar sunumların dışında üç oturum boyunca süren forum bölümünde; sağlık hizmeti üretiminin artı değer esaslı hale geldiğine dikkat çekildi, emeğin örgütlenmesinde hem sonuç alıcı hem de demokratik yöntemler geliştirilmesi üzerine tartışmalar yürütüldü, toplumsal sağlığın tüm bileşenleri ile bir arada tartışma ve örgütlenme gerekliliği dile getirildi, dinamik bir emek örgütlenmesinin hedef olarak belirlenmesi gerektiği vurgulandı.